Bugünün küresel tavukçuluk arenasında biyogüvenlik yalnızca hastalık kontrolü değil; aynı zamanda pazar güvenilirliği, ihracat sürekliliği ve üretim verimliliğinin anahtarıdır. Hastalıktan ari işletmeler, aşı ve ilaç maliyetinden tasarruf etmekte, aynı zamanda marka değerini korumaktadır.
Yüksek patojeniteli avian influenza (HPAI), küresel kanatlı sektörünü yalnızca bir hastalık kriziyle değil, aynı zamanda gıda güvenliği, ticaret sürdürülebilirliği ve biyolojik risk yönetimi alanlarında ciddi sınamalarla karşı karşıya bırakıyor. 2025 yılı itibarıyla, salgının coğrafi yayılımı ve şiddeti, HPAI’nin artık sadece bir veterinerlik sorunu olmadığını; aynı zamanda stratejik işletme yönetimi konusu olduğunu net biçimde ortaya koymuş durumda. Özellikle endüstriyel tavukçuluk sistemlerinde, biyogüvenlik protokolleriyle bu tehdidin kontrol altına alınması mümkün. Üstelik bunun için her zaman büyük yatırımlar gerekmez. Doğru alışkanlıkların yerleşmesi ve uygulamada süreklilik sağlanması, virüsün zincirini kırmak için çoğu zaman yeterlidir.
Bu yazıda, HPAI ile mücadelede başarıyı belirleyen en temel unsur olan biyogüvenliğe dair sıklıkla ihmal edilen ama hızla iyileştirilebilecek uygulama noktalarına odaklanıyoruz.
Personel kaynaklı riskler – rutinleşen ihmal
- Personel rotasyonu ve çiftlikler arası geçiş: Özellikle entegre firmalarda aynı teknisyen ya da veteriner hekim, birden fazla üretim birimine hizmet verir. Bu, enfeksiyonun işletmeler arası taşınması için kritik bir vektördür.
- Koruyucu ekipmanların her girişte değişmemesi: Kullan-at tulumlar, botlar ve bone gibi ekipmanların, girişlerde “sadece görsel bir protokol” olarak kullanıldığı ve tekrar tekrar kullanıldığı sıkça gözlemlenmektedir.
- El hijyeninin göz ardı edilmesi: İşletme girişlerinde el dezenfektanları bulunsa da kullanım zorunluluğu nadiren denetlenir. Oysa HPAI virüsü çevresel direnç gösterir ve eller aracılığıyla ekipmanlara ve kafes sistemlerine kolayca taşınabilir.
Canlı hayvan ve malzeme lojistiği – kontaminasyon zinciri
- Yem kamyonlarının giriş-çıkış dezenfeksiyonu yetersizliği Sürücü kabinleri nadiren dezenfekte edilir. Oysa sürücüler, farklı çiftliklere ardışık olarak giriş yaparlar.
- Kuluçkahane-çiftlik hattında tek yönlü akışın sağlanamaması, enfeksiyonun yayılma riskini artırır. Damızlık kümeslerden çıkan kontamine kasalar kuluçkahanelere geri dönebilir.
Vektör ve haşere kontrolünün sistematik yürütülmemesi
- Yaban kuşları için açık su kaynaklarının çiftlik çevresinde bulunması, kuş dışkısıyla kontaminasyonu kolaylaştırır. H5N1, özellikle su kuşlarının dışkısıyla uzun süre çevrede kalabilir.
- Kemirgen kontrol programları kağıt üzerinde kalmakta, pestisit uygulamaları düzensiz veya reaktif yapılmaktadır.
- Arıza yapan havalandırma sistemleri, açık kalan klape ve fan panjurları uçan vektörlerin girişine izin verebilir ancak bu tür açıklıklar genellikle kontrol listelerinde yer almaz.
Temizlik-dezenfeksiyon yetersizlikleri ve yanlış aktif madde kullanımı
- Organik yük temizlenmeden yapılan dezenfeksiyon, kimyasal etkisizliğe neden olur. Dezenfektan seçimi sıklıkla fiyata göre yapılır; oysa HPAI’ye karşı etkili olan maddeler dikkatle seçilmelidir.
- Ayak banyolarının dezenfektan solüsyon tazeliği, Genellikle bir kez konulan solüsyon günlerce değiştirilmez. Özellikle kış aylarında sıcaklık düşüşleri dezenfektanların etkisini azaltır.
Sistemik zayıflıklar – gözetim ve geri bildirimin eksikliği
- Gözleme dayalı erken uyarı sistemlerinin zayıflığı: Operatörler, mortalite artışlarını zamanında raporlamaktan kaçınabilir.
- Biyogüvenlik ihlalleri ticari kaygılar ile göz ardı edilebilir, cezai veya düzeltici mekanizmaların yetersizliği.
- Biyogüvenlik eğitimlerinin formaliteye dönüşmesi: Personelin bilinç düzeyi genellikle düşüklüğü özellikle mevsimlik çalışanlar ve taşeron firmalar biyogüvenlik zincirinin en zayıf halkasını oluşturur.
Biyogüvenlik: Bir maliyet değil, sürdürülebilirlik yatırımı
Bugünün küresel tavukçuluk arenasında, biyogüvenlik yalnızca hastalık kontrolü değil; aynı zamanda pazar güvenilirliği, ihracat sürekliliği ve üretim verimliliğinin anahtarıdır. Hastalık çıkmayan işletmeler, aşı ve ilaç maliyetinden tasarruf etmekte, aynı zamanda marka değerini korumaktadır.
Her çiftlik, kendi kontrolü altında olan basit ama etkili uygulamalarla, global HPAI baskısı karşısında dirençli ve örnek bir yapı oluşturabilir.